Monk Coffee & Books
Monk, çağın ruhu postmodernizmi düstur edinmiş büyük bir evdir.
Şehir merkezine konumlanmış 3. nesillerin aksine alternatif bir lokasyonda, özgün bir dünya yarattık. Monk’ta sizlere nitelikli kahve, sakin çalışma ve dinlenme ortamı, güzel atıştırmalıklar, kaliteli müzik ve kitapların görkemli dünyasını sunuyoruz. Çünkü gittiğimiz mekanların bizi tamamen içine almasını ve orada yaşadığımız karakteristik deneyimlerden keyif alıyoruz. Ve tıpkı insan psikolojisi gibi, içinde birçok şey barındıran-karmaşık-bütüncül oluşumları seviyoruz. Burada herkesin, ilgi alanlarıyla uğraşırken başkalarını rahatsız etmeyeceği farklı bölümler vardır. Biz de biliyoruz ki sakince kitap okurken, yan masadaki kişinin kek yeme seslerini duymak pek hoş değildir. İçeride çalışabileceğiniz, sohbet edebileceğiniz, sakince kitap okuyabileceğiniz küçük dünyalar oluşturduk. Oturduğunuz minik taburede, sırtlarınızın değdiği yan masa müşterisi ile istemediğiniz bir samimiyet kurmak zorunda kalmazsınız. Herkes oldukça sakin ve huzurludur. Sevgili bulmak için Monk’a gelmezsiniz. Hiçbir çalışanımız daha fazla para harcayın diye tepenizde dikilmez. Kahve demleme, sürdürülebilir yaşam, mandala, go gibi atölyelerle daha sıkı etkileşime geçmeyi severiz. Atölye veya etkinlik fikirlerinize her zaman açık olan ve birlikte öğrenmekten zevk alan bir aileyiz.
YOL TARİFİ
GELDİM, GÖRDÜM, İÇTİM Kahve bağımlığı bir insan olarak Eskişehir’e ilk taşındığım zaman evde filitre kahvemi hazırlayıp sokaklara kendime yeni bir kahveci bulmak için çıkıyordum. Bu öyle gözüktüğü gibi bir iş değil. Yeri geldiğinde saatlerce takılabileceğim, kafama göre yeni arkadaşlar edinebileceğim bir mekan bulmam gerekiyordu. Bir çok kahveci ya da kendine kahveci diyen ama kahve yerine başka bir şey yapan (böyle mekanların tatlıları ve atıştırmalıları da bir garip olur) bir çok mekan mekan gezdikten sonra tabi kendime göre biryer bulamadım. Bir boya fırçası almaya çıkana kadar. KAPIDAN İLK GİRİŞ Yeni şehrim ve yeni evimde yapacak birçok işim vadı. Baştada evin boyanması. Çok bilmediğim Eskişehir’in esnafıyla tanışma vakti gelmişti ve boya malzemesi almam gerekiyordu. Sokak sokak dolaşıp boya malzemeleri satan biryer ararken Monk’un hâlâ hastası olduğum kapısı gördüm ve Eskişehir’deki yeni hayatım başlamış oldu. Kapıdan ilk girdiğim de Monk’un demirbaşı olan Tolga ve onun ikonik lafı ‘hoş geldin abi’ karşıladı. Sonrasında ise Monk’ın kahve üstadı, yoga mastırı ve kitapların efendisi İnanç’la tanışma şansına eriştim. Tam 3 yıldır haftanın en az üç günü Monk’un hayranı olduğum bu kapısından içeri giriyorum. Bugüne kadar adını bile duymadığım yazarların kitaplarıyla tanışıyor kahvenin yanında Tolgan’ın ‘abi tatlı yaptım veriyim mi?’ sorusuyla saatlerimi geçiriyorum…